METAFİZİK
NEDİR?'den
(Qu'est-ce que
la Métaphysique?)
Hiçlik
Olarak Varlık
Metafizik, sorguladığı varolanı, varolan
olarak ve bütünüyle ele geçirmek için
aşan sorudur. Hiçlik üzerine soru sorulduğunda,
bu anlamda varolan bütünü
içinde ele alındığı sürece aşılır. Böylece
bu soru, metafizik bir soru olarak
gerçekleşmektedir. Bu tür soruların iki özelliğini
vermiştik. Bir taraftan,
her metafizik soru metafiziğin tamamını
kucaklamaktadır. Diğer taraftan her
metafizik soruda, soru soran her varoluş sorunun
içindedir ve içine alınmıştır.
(...)
Metafizik, Hiçlik üzerine, eski çağlardan
beri, çeşitli anlamlara gelebilen şu
tez içinde kendini ifade eder; ex nihilo nihil
fit: hiçbir şeyden hiçbirşey
oluşmaz. Bu tezin tartışılması içinde, Hiçliğin
kendisi hiçbir zaman sorun
haline gelmemesine rağmen bu tez, her defasında
Hiçliğe yöneltilen bu dikkatle,
varolanın hangi kavramının bu tezi oluşturduğunu
ve yönelttiğini belirtir.
Antik metafizik, Hiçliği, varolmayan yani biçimlenmiş
ve bunun sonucu bir fikri,
"görünen şeyi" sunan bir varolan
olarak kendiliğinden biçimlenemeyen biçimden
yoksun madde şeklinde kabul eder. Varolan, olduğu
gibi kendini biçiminin içinde
sunan ve kendiliğinden biçimlenen biçimdir. Bu
varlık görüşünün kökeni,
meşruiyeti ve sınırları Hiçliğin
kendisinden daha fazla tartışılmaz.
Buna karşılık Hristiyan doğmacılığı
"ex nihilo nihil fit" tezinin gerçekliğini
yadsır: Hiçliğin anlamını anlakda, Tanrısalın
dışında varolanın temel yokluğu
olarak değiştirir: ex nihilo fit-ens creatum (hiçten
çıkar-yaratılmış varlık).
Bu şekilde hiçlik gerçek varolanın, "summum
ens"in (en yüce varlık), ens
incretum (yaratılmamış varlık) olarak Tanrı'nın
karşıt kavramı haline gelir.
Burada da hiçliğin yorumu, varolanın temel görüşünün
ne olduğunu gösterir. Ama
varolanın metafizik tartışması Hiçlik üzerine
tartışma ile aynı düzeydedir.
Varlık ve Hiçlik'in sorularının her ikisi de
sorulamazlar. İşte bu sebepten,
Tanrı Hiçlik'ten yaratıyorsa, Hiçlik'le bir
ilişki kurabilmelidir'in bu
güçlüğünden bile kaygı duyulmaz. Oysa Tanrı
Tanrı ise, "Mutlak"ın
kendiliğinden her varlık eksikliğini kendi dışında
bıraktığı doğru Tanrı
Hiçliği tanıyamaz.
Tarihin bu genel anımsatılması, bize Hiçliği
asıl varolanın karşıt kavramı yani
değillemesi olarak gösterir. Ama Hiçlik şu
veya bu yolla bizim için sorun
olduğunda bu zıtlık ilişkisinin gördüğü
sadece daha açık bir tanım değildir;
bu varolanın, varlığı üzerindeki gerçek
metafizik sorunun ilk uyanışıdır.
Hiçlik varolanın belirsiz bir karşıtı olarak
kalmaz, bu varolanın varlığını
birleştiren olarak açığa çıkar.
"O halde saf Varlık ve saf Hiçlik özdeştirler".
Hegel'in bu tezi doğruluğunu
sürdürmektedir. Varlık ve Hiçlik karşılıklı
olarak, -Düşünce'nin Hegel'yen
kavramı tarafından ele alındığı şekliyle-bu
ikisinin belirsizlikleriyle ve
doğrudanlıkları ile uyuştuğu için değil,
Varlığın kendisinin özünde sonlu
olduğundan ve sadece, Hiçliğin içinde,
varolanın dışından doğan varoluşun
aşkınlığı içinde ortaya çıkışından
dolayı birleşirler.
Varlık olarak varlık üzerine sorunun Metafiziğin
kavrayıcı sorusu olduğu doğru
ise, Hiçlik sorusu, metafiziğin tamamını çerçeveleyen
bir yapıdan çıkar. Aynı
zamanda, Hiçlik sorusu, bizi değillemenin kökeni
sorununa zorladığı kadarıyla,
yani temelinde, Metafizikte "mantık"ın
haklı egemenliğini götürdüğü kadarıyla
Metafiğin tümünü baştan başa geçer.
Martin
Heidegger
|