EY ALTIN POST Ey Altın Post, bu gece bir yazdönümü gibi Yatağında çarşafların ağına düşmüş yatan, Pervane gibi öpücükler dönüyor ışıyan Dudaklarında ve o başını bir yana döndürdüğünde, Öteye çekiliyor uzam yer açmak için güzelliğine. Eli bir kuş gibi konunca kolunun dallarına, Uyurken kanatları düşüyor döşeğinin yanına, Orada hiç soğumuyor hava, eli dinlenirken Sokulmuş yumuşak yuvasına ve hayat Büyüyen bir şiir gibi parmağının altında. Dokuz canlı kaplanım benim kösnünün kafesinde Döşümden kopardığın etimle besliyorum seni, Şu aykırı duyguyla süslüyorum dokuz ayını: Cana kıyan öpüşlerle öpüşen sevda Kızıl kuşağın giysileriyle döner hayata. Düğün türküsünün çavlanına sıçrayan gelin Döller tüm olanaklarını çoğalan havuzlarında Bir tren tünele girerken nasıl baştan çıkarırsa, Şaşırtamaz hiçbir şeyi o görkemli aygır: Tabiat anam var her işin altında. Firavunun Şöleninde, aile dolabında, Gülen ceset, parlayan iskelet, kehribardaki sinek Oturur altında boynuz gibi yasalarıyla, Ağa düşürerek herkesi, süsler çiçekler Ve gök gürültüleriyle kaderin umursamadığı başını. George BARKER