İNTİHARCI ÇOCUĞUN SON GÜNLERİ Kendimi görebiliyorum şimdiden bütün o intihar günlerinden gecelerinden sonra canı sıkkın, tapon bir hemşirenin elinde (o da ancak şansım yaver gider, ancak ünlenebilirsem) o kupkuru huzur evlerinin birinden taşınırken... tekerlekli iskemlemde dik dik oturur... gözlerim kafatasımın karanlığına kaymış, neredeyse kör, azrailin göstereceği merhameti beklerken... "Ne güzel gün değil mi Bay Bukowski?" "Yaa, evet öyle..." çocuklar geçer gider, ben yokum bile tatlı kadınlar geçer gider kocaman kızgın belleriyle sımsıcak kalçalarıyla taş gibi kızgın heryerleriyle sevilmek için yalvara yakara geçer gider kadınlar, ben— yokumdur bense. "Bu üç gündür çıkan ilk güneş Bay Bukowski" "Yaa, evet, öyle" İşte oturuyorumdur tekerlekli iskemlemde bu kâğıttan daha beyaz, kanı çekilmiş, beyni gitmiş, kumarı kesik, ben, Bukowski bitmiş, gitmiş... "Ne güzel gün değil mi Bay Bukowski?" "Yaa, evet, öyle..." derim, pijamalarıma işerken salyalar akar ağzımdan. İki öğrenci koşarak geçer gider. "Hey, gördün mü şu moruğu?" "Yaa evet, midemi kaldırdı valla!" bütün o intihar tehditlerinden sonra başka biri intihar etti sonunda yerime... hemşire tekerlekli iskemleyi durdurup bir gül koparır verir elime. anlamam ne olduğunu bile. Bilmemnem olsa farketmez neye yarayıp neye yaramadığına bakınca. Charles Bukowski