Byblis'ten
(ve böylece Byblis bir çeşmeye dönüşüyor)
Uzun, siyah çam dizilerinin arkasından
kan rengi bir ay yükseliyor.
Zorlukla seçebiliyor Byblis.Uzun gözlerini
kaplayan ıslak bir zarmış
gibi geliyor ona. Ormanda sonsuz bir sessizlik
uyuyor.
Kocaman bir yaş damlası var sol gözünün
kenarında.
Byblis hiç ağlamadı. Öyle inanıyor ki o ölmek
üzere, ve iç çekiyor,
gizemli, kutsal bir huzur hissi eşlik ediyor
gibi ona.
Gözyaşı genişliyor, titriyor, büyüyor ve
birdenbire düşüyor yanaklarından.
Hareket etmiyor Byblis. Donup kalıyor gözleri,
aydan önce.
Ve kabaran bir gözyaşı damlası daha beliriyor
sol gözünün kenarında. Tıpkı
bir önceki gibi bu da büyüyor gitgide,
kirpiklerinin üzerinden kayıyor ve düşüyor.
İki yeni gözyaşı doğuyor, iki yanan damla,
yanaklarında ıslak iki çizgi bırakarak
ağzının kenarına kadar ulaşıyorlar. acı-tatlı,
zayıf bir tad bezdiriyor iyice
bu ufaklığı.
bir daha asla Cauno'nun eline dokunamayacak
elleriyle. asla göremeyecek
parıldayan gölgeli bakışlarını,
sevgilisinin yüzünü, saçlarını. Bir daha
asla
sıkıca sarılıp birbirlerine aynı yatakta
uyuyamayacaklar. Ormanlar unuttu
onun adını.
İçinde patlak veren ümitsizlik yüzünü
ellerinin arasına düşürüyor; ama durmuyor
gözyaşları ve yanan yanaklarını yıkıyor.
bunun mucizevi bir bahar olduğunu,
tüm acılarını alıp götürmek için geldiğini
düşünüyor Byblis,
sel sularının ölü yaprakları taşıdığı
gibi.
Usul usul doğuyor gözyaşları içinde onun. gözlerine
tırmanıyorlar, akıyorlar, taşıyorlar,
yanaklarından ılık bir çarşaf gibi kayarak.
küçük göğüslerini basıyor yaşlar
ve titrek bacaklarından düşüyorlar. Artık
hissetmiyor onları daha fazla, birer birer,
uzun gözkapaklarının arasında tükenmeyen
sihirli bir suya, hiç durmayan tatlı bir
akıntıya dönüşüyor yaşlar.
Tam bu sırada, ay ışığının uyandırdığı
ebedi orman yaratıkları çıkıyor her yandan.
Ağaçların kabukları saydamlaşıyor ve nymphe'lerin
silüetleri görünüyor, ormanın
dört bir yanından, yaşadıkları sulardan, dağlardan,taşlardan
titrek naiadlar ortaya çıkıyor.
Byblis'in etrafına toplanıyorlar, dehşet içinde
sesleniyorlar ona, gözyaşlarının toprağın
içinde yılankavi çizgilerle usul usul yol aldığı,
gözlerinden sellerin taştığı bu çocuğa.
ne sesler, ne adımlar, ne de gece rüzgarı,
byblis başka hiçbir şeyi duymuyor
yavaş yavaş sonsuzluğa dönüştüğü bu
hissin dışında. Gözyaşlarının oluşturduğu
bu selin altında, derisi pürüzsüz bir mermer
beyazı haline geliyor suların yıkadığı.
Rüzgar dalgalandıramayacak saçlarını bundan
sonra. Tamamen taşlaştı artık o.
Gölgeli bir ışık görüyor bir an için hala
yanından ayrılmayan. Birdenbire o da
yok oluyor titreşerek; ama taze göz yaşları
akıyor gözlerinden hala.
Ve böylece Byblis bir çeşmeye dönüşüyor.
Pierre Louÿs
|