DÜNÜN YEDİ GÜNÜ I Akşama doğru, uzaktaki başkalarıyla Düşen bir taç yaprağı ve sözcüğün yumuşaklığı güneş burada üstünde masanın hepsi bensiz başladılar yeniden benden habersiz ve kan fışkırdı sanki gün ışığı çok uzakta içinde dışarının. Yaşam kuşku ve umutsuzluk yazılı ve bu yaşam yiyip bitiriyor bedeni ve bedenin gizini her zaman olduğu gibi ve zaman dakikaların çarpımından öte bir şey değil, açık kitabın aynı sayfasında kapkara. Benden koparılmış sabah parçaları sonra sıcaklık artıyor yükseliyor ağıza ve dişlerin arasından kovuyor eski korkuyu, konuşmayı, tüketmeyi ölümü ve sabah parça parça da olsa siliyor her şeyi. Gerektiği üzere orada acele içinde ve sözcükler dil altında, katı, düşünmek olanları bir akşam, tek bir akşam akıp giden zaman, yok olan an, bu çığlık ve orada değilim ben yolla bir olmak gerekirdi ve alın taşlara karşı. Uyandığında aynı gözler, şimdiden yaşlanmış bellek, bazen bir canlanış ruhun ta içinden, sonra ölüm denen soysuz tür gelir dans eder kafanın içinde ve evet, der evet hiçliğe, evet ürkünç olana evet her zaman. Zamanımız olmadı yeterince, sanıldı bir dakikanın yeteceği, bir el kol üstünde, düşünülmedi bittiği, bir yerlerde yazılıydı, belki de, bir kitapta hiç okunmayan, bir kadından, bir erkekten, bir bahçeden söz eden. Bir kez, bir kez daha, yaklaşıyorum duvara doğru, sesleniyorum sana, bilmiyorum artık adını, haykırıyorum tek bir sözcükle aklıma ilk gelen, güneş ve güneş sıcak değil, ev, ve ev kapanıyor içine, döneceğim, bulacağım seni rahatlatan sözcüğü Claude Esteban