DÜNÜN YEDİ GÜNÜ V Hiç ya da boş olan Hızlı ayak sesleri düşen gölde, bir kapı aralığı açılan ve harcanan bu çaba, sürdürmek için var olmayı sanki olmamış gibi hiçbir şey ve sürsün yarın, yarın çok zamandan oluşur ama arınmış dikenli tellerden, kan akmayan, koşan adımları olmayan. Korku, rüzgar, soğuk, almışlardı yerlerini aşağıda deniz kabuklarının içinde ve eziyorduk onları ayrımında bile olmadan, sarı çimenler içinde yürüyerek seviyorduk bu küçük gıcırtıyı kışa karşı bir yengi gibi ve bizdik onların içinde dönüşen soğuğa, rüzgara, korkuya. Belki de ölmeyecek aşağı inen bu adam ve ölümü reddedecek, belki biziz sözü edilen, aniden, neredeyse sapasağlam elimizde dal demeti ve bizi yönlendiren korkmuyor artık, uzaktalar belki de hepsi, ve tek başınayız ve iniyoruz sürekli. Konuşuyorum ve hayır demiyorum, daha iyi dinliyorum beni önceleyen sessizliği, bu sabah dünkü gövdemle anlamadan yazdığım sözcüklerle başlıyor, seslerse şimdi havanın yerleştiği ve güneş küçük bir badem gibi. Akşamdı, ışık rahatsız etmiyor artık, lambaların ışığı, kalan ne önümüzde, birkaç gün ya da belki yıllar, tüm bu sabahlar, eşiğinden atlamayı bilemediğimiz, aynı akşamdı, eller masa üstünde ve ucunda o umut, var olmak ya da olmamak, acı çekmeden. Uzakta olacağız, unutacağız ne varsa, ne kolay her şeyi kaybettiğimizde, inandığımızda her şeyin kaybolduğuna, ve umutsuzluk yalnız görür işini, çünkü o saftır, uzakta olacağız, yürüyeceğiz ve bu belki de çevren olacak dalıp gitmek için düşüncelere. Günlerim var işe yaramayan, size veriyorum onları, büyürler belki de başkalarında, hafif, ipeksi, güneş dolu, be bir gri kutuya koyarım onları, toprağın altında ve görürüm çürüdüklerini, alın benden onları, yaşatın, oyun oynayan çocuklar yapın. Claude Esteban