SEN, GÜL, KARASEVDALI... Uçar ruh, uçar, uçar; ararken seni uzaklarda, seni; Gül, karasevdalı, gülü anılarımın. Tan vakti Islatırken kırları ve gökte uyanan bir çocukken şafak, oy Gül, karasevdalı, gözlerim gölgelerle dolu, dar örtümün bir kıyısından; okşarım katı gövdeni. Yüksek ateşiyle yandığında ulu güneş, ve inerken akşam kırık alacakaranlıktan, ben, hayranlıkla bakarım kara ekmeğine, uzak masamda. Ve tüketen sessizlikle dolan gecede, sen, Gül; karasevdalı gülü anılarımın, inersin ağır ağır çatıdan, yaldızlı, canlı ve ıslak, alırsın donmuş ellerimi, durursun sonra beni saptayarak. Ve kaparım gözlerimi o zaman ama saklarım görüntünü de, buraya çakılı, ve çakarak göğsüme bakışıru senin, oy bir düş hançeri gibi uzun kımıltısız bakış. Nicolas Guillen