xxx

METAFİZİK NEDİR?'den

(Qu'est-ce que la Métaphysique?)


Hiçlik Olarak Varlık

Metafizik, sorguladığı varolanı, varolan olarak ve bütünüyle ele geçirmek için
aşan sorudur. Hiçlik üzerine soru sorulduğunda, bu anlamda varolan bütünü
içinde ele alındığı sürece aşılır. Böylece bu soru, metafizik bir soru olarak
gerçekleşmektedir. Bu tür soruların iki özelliğini vermiştik. Bir taraftan,
her metafizik soru metafiziğin tamamını kucaklamaktadır. Diğer taraftan her
metafizik soruda, soru soran her varoluş sorunun içindedir ve içine alınmıştır.

(...)

Metafizik, Hiçlik üzerine, eski çağlardan beri, çeşitli anlamlara gelebilen şu
tez içinde kendini ifade eder; ex nihilo nihil fit: hiçbir şeyden hiçbirşey
oluşmaz. Bu tezin tartışılması içinde, Hiçliğin kendisi hiçbir zaman sorun
haline gelmemesine rağmen bu tez, her defasında Hiçliğe yöneltilen bu dikkatle,
varolanın hangi kavramının bu tezi oluşturduğunu ve yönelttiğini belirtir.

Antik metafizik, Hiçliği, varolmayan yani biçimlenmiş ve bunun sonucu bir fikri,
"görünen şeyi" sunan bir varolan olarak kendiliğinden biçimlenemeyen biçimden
yoksun madde şeklinde kabul eder. Varolan, olduğu gibi kendini biçiminin içinde
sunan ve kendiliğinden biçimlenen biçimdir. Bu varlık görüşünün kökeni,
meşruiyeti ve sınırları Hiçliğin kendisinden daha fazla tartışılmaz.

Buna karşılık Hristiyan doğmacılığı "ex nihilo nihil fit" tezinin gerçekliğini
yadsır: Hiçliğin anlamını anlakda, Tanrısalın dışında varolanın temel yokluğu
olarak değiştirir: ex nihilo fit-ens creatum (hiçten çıkar-yaratılmış varlık).
Bu şekilde hiçlik gerçek varolanın, "summum ens"in (en yüce varlık), ens
incretum (yaratılmamış varlık) olarak Tanrı'nın karşıt kavramı haline gelir.
Burada da hiçliğin yorumu, varolanın temel görüşünün ne olduğunu gösterir. Ama
varolanın metafizik tartışması Hiçlik üzerine tartışma ile aynı düzeydedir.
Varlık ve Hiçlik'in sorularının her ikisi de sorulamazlar. İşte bu sebepten,
Tanrı Hiçlik'ten yaratıyorsa, Hiçlik'le bir ilişki kurabilmelidir'in bu
güçlüğünden bile kaygı duyulmaz. Oysa Tanrı Tanrı ise, "Mutlak"ın
kendiliğinden her varlık eksikliğini kendi dışında bıraktığı doğru Tanrı
Hiçliği tanıyamaz.

Tarihin bu genel anımsatılması, bize Hiçliği asıl varolanın karşıt kavramı yani
değillemesi olarak gösterir. Ama Hiçlik şu veya bu yolla bizim için sorun
olduğunda bu zıtlık ilişkisinin gördüğü sadece daha açık bir tanım değildir;
bu varolanın, varlığı üzerindeki gerçek metafizik sorunun ilk uyanışıdır.
Hiçlik varolanın belirsiz bir karşıtı olarak kalmaz, bu varolanın varlığını
birleştiren olarak açığa çıkar.

"O halde saf Varlık ve saf Hiçlik özdeştirler". Hegel'in bu tezi doğruluğunu
sürdürmektedir. Varlık ve Hiçlik karşılıklı olarak, -Düşünce'nin Hegel'yen
kavramı tarafından ele alındığı şekliyle-bu ikisinin belirsizlikleriyle ve
doğrudanlıkları ile uyuştuğu için değil, Varlığın kendisinin özünde sonlu
olduğundan ve sadece, Hiçliğin içinde, varolanın dışından doğan varoluşun
aşkınlığı içinde ortaya çıkışından dolayı birleşirler.

Varlık olarak varlık üzerine sorunun Metafiziğin kavrayıcı sorusu olduğu doğru
ise, Hiçlik sorusu, metafiziğin tamamını çerçeveleyen bir yapıdan çıkar. Aynı
zamanda, Hiçlik sorusu, bizi değillemenin kökeni sorununa zorladığı kadarıyla,
yani temelinde, Metafizikte "mantık"ın haklı egemenliğini götürdüğü kadarıyla
Metafiğin tümünü baştan başa geçer.


Martin Heidegger

xxx