DOĞA VE SANAT ya da SATÜRN VE JÜPİTER Sen günün ta yücesinde egemensin ve çiçeklenir Yasaların, teraziyi sen tutarsın, Satürn'ün oğlu! Nasip dağıtırsın ve ölümsüz hükümdarlık Sanatlarının şanı üzre dinlenirsin kıvançla. Ama ta uçuruma -kendileri anlatır türkücüler- Sürmüşsün kutsal Ata'yı, öz babanı Vaktiyle sen; orda, aşağlarda, yabanların Senden önce haklı oldukları yerde ağlarmış Suçsuz da olsa, altın çağın tanrısı nicedir: Vaktiyle çabasız ve daha büyükmüş senden, Oysa ağzından hiç buyruk çıkmazmış Ve hiç bir ölümlü adıyla anmazmış onu. İn öyleyse! Ya da şükran sunmaktan utanma! Ve kalmak istiyorsan, hizmet et senden eskiye; Ve bırak da, hepsinin önünde, tanrılarla İnsanların önünde adlandırsın onu türkücü! Çünkü, senin şimşeğin bulutlardan nasıl çıkarsa, Öyle doğmuş ondan senin olan her şey; bak, Ona tanık senin buyurduğun, ve her güç Satürn'ün barışından oluşmuş. Ve canlıyı duyunca yüreğimde bir kez Ve senin biçim verdiğin kararmaya yüz tutunca Ve değişken zaman benim için Uyutunca kendini beşiğinde: O zaman tanırım seni, Kronion! O zaman dinlerim seni, Bilge ustayı, bizler gibi Zaman'ın oğlu olanı, Yasalar koyanı, alacakaranlığın Sakladıklarını açıklayanı. Friedrich Hölderlin