LA BELLE DAME SANS MERCI "Seni ne üzebilir, ey gücü-pek bahadır! Yalnız dolaşıyorsun, benzinden solgunluk var. Sazlar kurudu artık gölün kıyılarında. Ötüşmez oldu kuşlar. "Seni ne üzebilir, ey gücü-pek bahadır! Ne kadar da bitkinsin, terk etmiş seni rahat, Sincap doldurdu artık kışlık ambarlarını, Yapıldı bitti hasat. "Bir zambak görüyorum alnında açmış Istırap nemi ile humma çiği taşıyan, Ve solan bir gül yanağının üstünde Son demini yaşayan." "Bir hatuna rastladım kırlarda dolaşırken, En güzelden de güzel - Gerçek bir perikızı, Topuklarında saçı, keklik gibi sekişli, Vahşi - ürkek bakışlı. "Çiçeklerden bir çelenk ördüm onun başına, Sonra bileziklerle bir kemer hoş kokulu; Gözlerime baktı da sevdalı gözleriyle, İnledi arzu dolu. "Tuttum, onu bindirdim rahvan giden atıma Ondan sonra bütün gün bilmedim gördüğümü, Eğilerek bir yana çünkü çağırdı durdu Bir peri türküsünü. "Bayan hazlar verici kökler çıkardı bana, Yaban balı topladı, kudret çiği içindi, Ve sonunda dedi ki kendi peri dilinde 'Çok seviyorum seni.' "Or'da uyuttu beni tatlı ninnileriyle, Bir rüya gördüm or'da - Ah! bahtım ne de kara, Biraz önce gördüğüm pek taze bir rüya bu Bu ürperten yamaçta. Solgun krallar gördüm, prensler, savaşçılar Ölüm solgunluğuydu hepsinin yüzündeki; Haykırarak dediler ki - "La Belle Dame sans Merci Beni de tutsak etti!" "Kavruk dudaklar gördüm akşam alacasında Büyük büyük açılmış müthiş bir uyarmayla. Birden uyanıverdim, bur'da buldum kendimi Bu ürperten yamaçta. "İşte bundan dolayı buradayım şimdi ben Yalnız dolaşıyorum, benzimde solgunluk var, Kurumuş da olsalar sazlar göl kıyısında Susmuş da olsa kuşlar." John KEATS