TAMARA Derin bir boğazında Daryal Geçidi'nin, Terek'in sisler içinde çırpındığı o yerde, Kara bir eski zaman kulesi Yükseliyordu kara bir kayanın üzerinde. Bu upuzun ve dar kulede Çariçe Tamara'ydı yaşayan: Dilberliğiyle göksel bir melek Kurnazlığı ve kötülüğüyle şeytan. Karanlık sisinde gece yarısının Altın bir ışık parlardı kulede; Ve ulaşıp gözlerine yolcunun , Çekerdi onu kendisine. Ve sesi işitilirdi Tamara'nın: İstek ve tutkuyla titreyen; Bu seste karşı konulmaz bir güç Vardı, insanı büyüleyen. Sesine bu görünmez perinin Sürüklenirdi asker, tüccar, çoban: Asık yüzlü bir harem ağası İçeri alırdı onları kapıdan. İnci işlemeli simli bir örtüyle Kaplanmış, yumuşak, kuştüyü yatakta, Şarap dolu iki kadehle Karşıları konuğunu Tamara... Kenetlenirdi sımsıcak eller, Dudaklar dudaklarla birleşirdi, Ve bütün gece çevrede Tuhaf, yabanıl sesler işitilirdi. Sanki bu bomboş kulede, yüzlerce Ateşli delikanlılar, kızlar Bir gece düğününde ya da Büyük bir ölüm yemeğinde buluşmuşlardı. Fakat şafağın ilk ışınları Dağların üstünde yükselirken, Ansızın karanlığa ve sessizliğe Gömülürdü kule yeniden. Sadece Terek, Daryal Geçidi'nde Bozardı bu sessizliği uğultusuyla; Birbiri ardına yuvarlanan Çarpışıp parçalanan dalgalarıyla. Ve hıçkırarak, sessiz bir vücudu Sürüklerken bu dalgalar hızla, Kulenin penceresinde ak bir görüntü Belirir, bir ses duyulurdu: Bağışla. Bu veda nasıl da tatlıydı; Ve o sevecen sesteki çınıltılar Yeni buluşmalar vaat etmedeydi, Yeni öpüşler ve okşayışlar... Mihail Yuryeviç Lermontov