KARANLIĞI
TARAMAK'dan
(...)
Daha sonra,
yarı karanlıkta, kendine göre aldığı -malum-
dozun
etkisinde uyukladı. Connie yanıbaşında
horluyor, kolları yanında, örtülerin
dışında olarak uzanmış sırtüstü yatıyordu.
Onu karanlıkta çok hafif
görebiliyordu Arctor. Eroinmanlar Kont Drakula
gibi uyuyor, diye düşündü.
Düğmesi A pozisyonundan B'ye çevrilmiş bir
makine gibi aniden kalkıp oturana
dek, dümdüz yukarı bakıyorlardı. "Gün-doğmuş-olmalı,"
diyordu eroinman sonra;
daha doğrusu kafasındaki kayıt söylüyordu
bunu. Ona ne yapması gerektiğini
söyleyen bu kayıtlardı, zira bir eroinmanın
aklı saatli radyoda duyulan müzik
gibi çalışırdı... bazen hoş sesler çıkardı,
ama o sadece seni bir şey yapmaya
yöneltmek için oradaydı. Saatli radyodan gelen
müzik seni uyandırmak içindir;
eroinmanın söylediği şarkı ise seni daha
fazla eroin bulabileceği bir araç
olmaya iter, bunu her nasıl sağlayabileceksen.
O bir makinedir ve seni de
kendi makinesine dönüştürür.
Her eroinman, dedi kendi kendine, değişmeyen
bir kayıttır.
Yine böyle kötü şeyler düşünerek
uyuklamaya başladı. Eğer eroinman bir
kızsa, sonunda satacak vücudundan başka bir şeyi
kalmaz. Connie gibi, diye
düşündü; işte buradaki Connie. Gözlerini açtı,
yanında yatan kıza döndü ve
Donna Hawthorne'u gördü.
Anında kalkıp oturdu. Donna! diye düşündü.
Kızın yüz hatlarını açıkça
seçebiliyordu. Şüphe yoktu. Tanrım! dedi
kendi kendine, ve başucu lambasına
uzandı. Parmakları ona dokundu; lamba yuvarlanıp
düştü. Kız uyumaya devam
etti. Arctor hala kıza bakıyordu, sonra yavaş
yavaş yine Connie'yi gördü, ince
yüzlü, düz çeneli, çökmüş, uçuk bir
eroinmanın kuru çehresini taşıyan Connie,
Donna değil; bir kız.
Tekrar yattı; mutsuzdu. Karanlığın içinde,
olanların anlamını merak
ederek, kafasında bu konuların durmaksızın döndüğü
bir tür uykuya daldı yine.
Yanındaki kız bir ara uykusunun arasında, rüyada
gibi mırıldandı.
"Kötü koksa bile umurumda değildi. Onu
yine de seviyordum."
Kimden söz ettiğini merak etti. Bir erkek
arkadaş? Babası? Bir erkek
kedi? Çocukluktan kalma, içi doldurulmuş değerli
bir oyuncak? Belki hepsi
birden, diye düşündü. Ama kullandığı
kelimeler "seviyordum," idi, "hala
seviyorum" değil. Herhalde o, her neyse
veya her kimse, artık yoktu. Belki o
çok kötü koktuğundan kızı onu uzaklaştırması
için zorlamışlardı, (onlar her
kimse).
Büyük olasılıkla öyleydi. Yanında uyurken
anılarını yaşayan yıpranmış
eroinman kızın o sıralarda kaç yaşında olduğunu
merak etti.
s.185-186.
O "şey"in gözlerinin içinde; o
"varlığın" görüş alanı içinde.
Gözünü
asla kırpmayan, küçük kara gözlü Donna'ya
benzemeyen bir varlık. Bir tarayıcı
neler görür? Yani gerçekten görmekten sözediyorum.
Kafasında? Kalbinde?
Eskiden kullandıkları o pasif kızılötesi
tarayıcılar, veya bugünlerde
kullanılan en son model, küp tipi holo tarayıcılar,
içimi -içlerimizi- berrak
biçimde mi görüyorlar, yoksa karanlık mı?
Umarım berrak görüyorlardır, çünkü
ben bu günlerde kendi içimi göremiyorum.
Sadece çamur görüyorum. İçerisi
çamur, dışarısı çamur. Herkesin iyiliği için,
umarım tarayıcılar daha iyisini
görüyordur. Çünkü eğer tarayıcı sadece
karanlık görüyorsa, yani benim gördüğüm
gibi, o zaman bizler lanetlendik demektir. Her
zaman olduğu gibi, aynı şekilde
yine lanetlendik, ve böyle giderse sonunda
kendimizi ölmüş bulacağız. Çok az
biliyor ve onu da yanlış biliyor olarak.
s.214.
Philip K.Dick
|