I / KIRDA KAHVALTI Kafeslerinin içinde denize doğru giden yırtıcı hayvları düşünüyordum . . .----------------- . . Burada nehirlerin artık adı yok - Ülke hala ışığını arıyor - Atalarımızdan haber yok Burada durduk - Tanımadan birbirimizi toplanıyoruz - savaş hatıralarımızı anlatıyoruz - yaralarımız aynı değil - iyileşiyorlar - yalnız değiliz Donmuş bir ülkedeyiz . . .----------------- . . Manzara he adımda kayboluyor - sonbahar elvedalara kucak açıyor - sonra hüzünle uykuya dalıyoruz Burada nehirler adlarına dek her şeylerini kaybetmiş - bilinmedik bir akarsu yatağında yıkanıyoruz - yaşamayı unutuyoruz - yalnızız . . .----------------- . . Genç kız sabah ayazında dönüp duruyordu - denizden gelen gri bir rüzgar ona başka bir zamanda olmuş binlerce şeyi öğretiyor - içindeki sabırsızlık, bilmediği bir çöküntü yüceltiyordu ölülerin hatırasını mürekkep çırakmalarının yanında tirtir titrerken O zaman yarıldı bir çığlığın yaldızına yankı yapan donuk göl . . .----------------- . . başıboş sözler artık yoksul bir odanın karanlık köşelerine sindiğinde Ateş omzunu sarıyor gece evine giriyor ocağın dar aralığından ışığı yutuyor gece bir ateş gibi yürüyor küller bulutları ve denizi örtecektir . . .----------------- . . geceleyin soluk gölge geceyi usulca ölü şeylerin üzerine bırakıyor artık adına bile sahip çıkamıyorsun ve yürüyorsun geçen saatlere aldırmadan gecelerin en karanlığına doğru kırlar sanki susmuş gibi geliyor şimdi sana incecik kısık bir ses toprağa düşüyor ve sızıyor onun altında yeralan hafızaya bir kök tutuyor seni ama ağaçtan daha genç bir kök bu geceyi dolduran bir sis de yeniden bir başa dünyadan sözediyor o dünya belirsiz . . .---------------- . . Tek bir söz buruk dumanların içinde bir sözün külü kırdaki ateşin yanıbaşında bir söz ölülerin hatırası için . . .---------------- . . Denize vardığımızda umutuzluk da doruk noktasına ulaşıyor. Atsaözlerinin bahsettiği yoksulluğumuz bizi rastladığımız halklardan ayırıyor - Sözlerimizin kuruluğu korkutuyor, ve uzaklardan gelen yüzlerimiz bizi karşılayanlara hiç de tanıdık gelmiyor Kaçıyoruz aşırı ılıman iklimden - verimli vadilerden Bir kum yığını bize yetiyor Bir tutam toprak ölüleri kutsamak için . . .---------------- . . Meyveler olgunlaşmayacak. Erken yağan kar perdenin kırışıklarını düzeltiyor. Kuzgunlar korkunç bir kış için çığlıklar atıyor. Her sabah olmayan bir dünyayı karşılamaya koşuyoruz . . .---------------- . . bir ağacın sesini ve şafağın solgunluğunu ayırdetmek - yazın yavaş yavaş gelişi karşısında kaygılarımı dindirmek - yağmur altında uğultulu ormanı dinlemek için kaybolup giden saatleri hatırlıyorum. Bir çığlık ya da çakırdoğanın karlar üzerine dülen gölgesi oysa her hayat beni bir anda terkederdi koşardım - size doğru koştum evin arkasında göz alabildiğine uzanan uykunun beyaz çayırı donmuş bir ırmağa ulaşırdı . . .---------------- . . farkettiğimiz ateş göğe yükselen ateşti - gözümüzü kamaştıran yanan bu ateş ve ışık ve gölge ölülerden kıyam eden bu ateş Uzak ateşin göz kamaştırıcılığında uyuyan bu kuşun çığlığını hatırlayacağız Şafağın yuttuğu bu ülkeyi hatırlayacağız . . .---------------- . . Nehrin kıyısında çocuklar ballı ekmek yiyor biraz ilerde bir kentauros sürüsü kızgın tanrıça İuno'ya kur yapıyor gece gelmekte gecikmeyecek yaşamak güzel şeydir öyleyse . . .---------------- . . konuşmuyoruz - birbirimize ilerliyoruz ayrılacağız - bir gün birbirimizi hiç tanımadan ayrılacağız - çekip gideceğiz öylesine . . .---------------- . . üstün bir soydan gelir toprak - hayırsever sanılan zulümler içimizde bir toprak dili konuşan bir kömürden yiyoruz - işte yeniden bulduğum ve çıplak sabahın kapılarını zorlayan ışık - arzu doğacak arzudan da güç - sağanakla ağzımda taşıdığım kanlı ülke sonsuz neden bu kır yolu olmasın . . .---------------- . . Geceyarısı gölgelerin geçtiği gibi geçiyoruz - günü kutsal bakışıyla karşılaşmaktan korkarak ışığın karlar gibi yükseklere vurduğu bu ülkelerin peşindeyiz manzaralar belirsin istiyoruz . . .---------------- . . geceleri kimin konuştuğunu hiç bilmeyiz Geçmişimiz uykularda kalmış yıkık tapınaklara benziyor taşların hafızasında yatıyor güzel ve kutsal - cılız bir akarsu kıyısında susuzluğumuzu gideriyoruz ve umutsuz ruhumuz... . . .---------------- . . Yanınızda yaşayamayız - daha uzakta - arayacağız - bizi ölüme kadar izleyeceksiniz ve orada yanmış bir halde günün yavaş yavaş ağarmasıyla sona eren gezgin hüznümüzü öğreneceksiniz... Marcelin Pleynet