IRMAK BOYU TÜCCARININ KARISI : BİR MEKTUP Alnımın üzerinde saçım dümdüz kesilirdi daha; Oynardım sokak kapısının önünde, çiçek dererdim. Bambu sırıklarına binmiş gelirdin, atlılar gibi, Dört dönerdim yöremde, mürdüm erikleriyle oynardın. Chokan köyünde yaşayıp gidiyorduk işte: İki küçük çocuktuk, sevgiden gayrısını bilmeyen. Ondördümde vardım sana, efendim benim. Gülemezdim karşında, sıkılgandım çünkü. Başımı eğer, duvara çevirirdim yüzümü. Kırk kere de çağırsan, gözüm yerden kalkmazdı. Onbeşimde yüzümü çatmadım artık Ayağının bastığı toprak olayım istedim, Dünyalar durdukça durdukları yerde... Daha yukarılarda mı olacaktı gözüm? Onaltıma bastım sen gittin. Anafor kaynattığı sulardan, Ku - to - yen'e Beş ay oldu ayrılalı Dallarda maymunlar üzünç içinde. Ayağını sürüyordun gittiğinde. Kapının önü yosun şimdi, bir sürü yosunlar var, Yolunmayacak kadar kökleri derinlerde. Yapraklar erkenden dökülüyor bu güz estikçe rüzgar Yapraklar erkenden dökülüyor bu güz estikçe rüzgar Çiftleşen kelebekler Ağustos'da sarardı daha. Batı bahçesindeki otların üzerinde, Dokunuyor bana bunlar. Yaşlanıyorum. Kiank ırmağının dar geçitlerinden inmekteysem şimdi, Bana haber ver, bileyim de önceden, Karşılayayım seni Cho - fu - sa'ya kadar çıkıp. Ezra Pound