HAYATIN
ACILARI ÜZERİNE
Hayatın birinci yarısı,
mutluluğa karşı duyulan yorulmak
bilmez bir özlem olduğu halde, ikinci bölümü
acı dolu bir
korku duygusuyla kaplıdır. Çünkü, mutluluk
denilen her şeyin
kuruntu olduğu ve acıdan başka gerçeğin
bulunmadığı fark
edilmiştir artık. Aklı başında insanların,
yakıcı zevklerden
çok acısız bir hayata yönelmeleri bundan ötürüdür.
Gençliğimde,
kapımın zilinin her çalınışında, gönlüm
sevinçle doluyor ve
kendi kendime, "Oh ne iyi! İşte yeni bir
olay!" diyordum. Ama
yıllar geçip de, olgunlaştığım zaman, her
zil sesinden sonra
şöyle düşündüm: "Yine ne var?"
İnsan yaşlandıkça, tutkuların ve isteklerin
nesnesi
farksızlaştıkça; bu isteklerin ve tutkuların
bir bir ortadan
kayboldukları, duyarlığın güdükleştiği,
hayat gücünün
zayıfladığı, görüntülerin solduğu,
izlenimlerin etki yapmadan
gelip geçtiği, günlerin gittikçe daha hızlı
aktığı, olayların
önemlerini kaybettiği ve herşeyin renksizleştiği
görülür.
Günlerin yükü altında sallanarak yürür
insan ya da bir köşeye
çekilip dinlenir. Geçmiş varlığının gölgesi
ya da hayaleti
haline girer. Kendinden geçme, sonsuz uyku
haline dönüşür bir
gün.
(...)
Dante, dile getirdiği cehennemin örneğini ve
konusunu,
bizim gerçek dünyamızdan başka nerede
arayabilirdi? Nitekim,
bize çok eksiksiz bir cehennem görüntüsü
sundu. Ama cenneti
ve cennetin mutlu hayatını dile getirmesi
gerektiği zaman,
aşılması olanaksız bir güçlükle karşılaştı.
Çünkü içinde
yaşadığımız şu dünya ile cennet arasında,
hiçbir benzerlik
yoktu. Cennetteki mutlu hayatı anlatacağı
yerde, atalarının,
sevgilisi Beatrice'in ve çeşitli ermişlerin
verdiği bilgileri
iletti bize. İçinde yaşadağımız dünyanın,
ne biçim bir dünya
olduğu, böylece açık bir şekilde anlaşılıyor,
değil mi ?
(...)
Şu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde
olmak istemem
doğrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi
parçalar.
Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı
şeyi gösterek
ona şöyle bağırmak hakkımızdır: "Bunca
mutsuzluğu ve
boğuntuyu ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin
sessizliğini ve
kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"
(...)
İstemek, temeli bakımından acı çekmektir ve
yaşamak,
istemekten başka birşey olmadığına göre,
hayatın tümü, özü
bakımından acıdan başka birşey değildir. İnsan
ne kadar
yüceyse, acısı da o ölçüde fazladır. İnsanın
hayatı,
yenileceğinden hiç şüphe etmeksizin, var
olmaya çalışmak
için harcanmış bir çabadır.
Arthur
Schopenhauer
|