xxx

HAYATIN ACILARI ÜZERİNE

Hayatın birinci yarısı, mutluluğa karşı duyulan yorulmak
bilmez bir özlem olduğu halde, ikinci bölümü acı dolu bir
korku duygusuyla kaplıdır. Çünkü, mutluluk denilen her şeyin
kuruntu olduğu ve acıdan başka gerçeğin bulunmadığı fark
edilmiştir artık. Aklı başında insanların, yakıcı zevklerden
çok acısız bir hayata yönelmeleri bundan ötürüdür. Gençliğimde,
kapımın zilinin her çalınışında, gönlüm sevinçle doluyor ve
kendi kendime, "Oh ne iyi! İşte yeni bir olay!" diyordum. Ama
yıllar geçip de, olgunlaştığım zaman, her zil sesinden sonra
şöyle düşündüm: "Yine ne var?"
İnsan yaşlandıkça, tutkuların ve isteklerin nesnesi
farksızlaştıkça; bu isteklerin ve tutkuların bir bir ortadan
kayboldukları, duyarlığın güdükleştiği, hayat gücünün
zayıfladığı, görüntülerin solduğu, izlenimlerin etki yapmadan
gelip geçtiği, günlerin gittikçe daha hızlı aktığı, olayların
önemlerini kaybettiği ve herşeyin renksizleştiği görülür.
Günlerin yükü altında sallanarak yürür insan ya da bir köşeye
çekilip dinlenir. Geçmiş varlığının gölgesi ya da hayaleti
haline girer. Kendinden geçme, sonsuz uyku haline dönüşür bir
gün.

(...)

Dante, dile getirdiği cehennemin örneğini ve konusunu,
bizim gerçek dünyamızdan başka nerede arayabilirdi? Nitekim,
bize çok eksiksiz bir cehennem görüntüsü sundu. Ama cenneti
ve cennetin mutlu hayatını dile getirmesi gerektiği zaman,
aşılması olanaksız bir güçlükle karşılaştı. Çünkü içinde
yaşadığımız şu dünya ile cennet arasında, hiçbir benzerlik
yoktu. Cennetteki mutlu hayatı anlatacağı yerde, atalarının,
sevgilisi Beatrice'in ve çeşitli ermişlerin verdiği bilgileri
iletti bize. İçinde yaşadağımız dünyanın, ne biçim bir dünya
olduğu, böylece açık bir şekilde anlaşılıyor, değil mi ?

(...)

Şu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem
doğrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar.
Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi gösterek
ona şöyle bağırmak hakkımızdır: "Bunca mutsuzluğu ve
boğuntuyu ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve
kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"

(...)

İstemek, temeli bakımından acı çekmektir ve yaşamak,
istemekten başka birşey olmadığına göre, hayatın tümü, özü
bakımından acıdan başka birşey değildir. İnsan ne kadar
yüceyse, acısı da o ölçüde fazladır. İnsanın hayatı,
yenileceğinden hiç şüphe etmeksizin, var olmaya çalışmak
için harcanmış bir çabadır.


Arthur Schopenhauer

xxx