ATİNALI
TİMON'dan
III. Perde VI.Sahne
TİMON - Herkes sevgilisini öpmeye koşar gibi
yerine geçsin. Sofranın
her yerine düşen yemek birdir. Resmi bir
ziyafetteymiş gibi yer seçmekte
uyuşamayıp yemeği soğutmayın. Oturun, oturun.
Tanrılar kendilerine
şükran göstermenizi beklerler.
"Ey insanlara iyilik gösteren ulu tanrılar!
İçimize şükran hissi
serpin, kendi hediyeleriniz kendi adlarınızı yükseltsin.
Ama
verecekleriniz büsbütün tükenmesin, yoksa
tanrılığınız hor görülür. Her
insana yetecek kadar verin, birinin ötekine
vermesine meydan kalmasın.
Çünkü siz tanrılar insanlardan ödünç
almaya kalksanız, insanlar
tanrılara sırt çevirirdi. Emredin de yenen şey,
o yemeği verenden daha
çok sevilsin. Yirmi kişilik hiçbir toplantıda
yirmiden aşağı habis
bulunmasın. Bir sofrada on iki kadın oturuyorsa
on ikisi de...oldukları
gibi olsunlar. Geri kalan neniz varsa tanrılar,
Atina'nın Senato
azasından en aşağılık halkına kadar
hepsinin kusurlarını mahvedip
ortadan kaldırmak için kullanın. Buradaki
dostlarıma gelince: bence
hepsi de bir hiçten ibaret. Onun için ne siz
onları kutlayın, ne de ben
ağırlayayım."
Köpekler! Kapakları açın da yalayın.
(Tabakların kapakları kaldırılır, içlerinin
sıcak suyla dolu
olduğu görülür.)
IV.Perde I.Sahne
Atina. Surların dışı, Timon girer.
TİMON - Bir kere dönüp sana bakayım, ey o
kurtları çeviren sur! Yere
bat da Atina'yı koruma. Analar, iffetinizi bir
tarafa bırakın! Evlatlar,
itaat nedir unutun! Köleler, kaçıklar, alnı kırışık
vakur Senato
azalarını yerlerinden zorla çekip atın da
onların yerine sizler hüküm
sürün! Genç bakireler, çabuk orta malı olun;
hem bu işi ananızın
babanızın gözü önünde yapın! Müflisler,
elinizdekini sıkı tutun, onu
geri vermektense bıçağınızı çekip alacaklılarınızın
gırtlağını kesin!
Satılmış köleler, çalın; sizin vakarlı
efendileriniz, eli uzun haydutlar
kanunu kendilerine uydurup yağma ediyorlar!
Hizmetçi kız, efendinin
yatağına gir, hanımın kerhaneliğin biri!
Onaltısındaki oğul, topallıyan
ihtiyar babanın elinden koltuk değneğini alıp
kap da onun beynini dağıt!
Büyüklere saygı, tanrılara iman, korku, barış,
adalet, hakikat, ana
babaya itaat, gece istirahatleri, iyi komşuluk,
bilgi, görgü, sanatlar,
meslekler, mertebeler, gelenekler, görenekler,
kanunlar birbirinizi
yok eden zıtlar haline gelin; gene de kargaşalık
bitmesin! İnsanlara
musallat olan taunlar, çökmeye hazır olan
Atina'nın üstüne illet saçan
nöbetlerinizi yığın! Soğuktan gelen sancılar,
Senato azalarımızı kötürüm
edin ki, bacakları da halleri tavırları gibi
tutulup kalsın! Zevk
düşkünlüğü, taşkınlık, gençlerimizin
iliklerine kadar işlesin ki,
faziletin akışına karşı koysunlar da zevk ve
sefa içinde boğulsunlar.
Kaşıntılar, donmalar, Atinalıların göğüslerinde
kök salsın ki, biçtikleri
hasat, baştanbaşa cüzzam olsun! Nefesten
nefese illet yayılsın da
cemiyetlere, dostlukları gibi sade kesilsin!
İğrenç şehir senden birşey
almadan çırılçıplak çıkıyorum, bunu da al,
kat kat lanetlerle beraber.
Timon ormanlara gidiyor; orada en iyilik bilmez
canavarları bile
insanoğlundan daha iyi bulacak. Şu surun içindeki
Atinalıları da
dışındakileri de, bana kulak verip yok edin ey
bütün iyi tanrılar! Sonra
izin verin, Timon'un yüksek alçak bütün
insanlığa duyduğu kin ve nefret
yaşıyle birlikte artsın! Amin!
IV.Perde III.Sahne
Denize yakın ormanlık bir yer. Bir mağara.
Timon mağaradan çıkar.
TİMON - Ey aziz, bereket saçan güneş, her şeyi
çürüten rutubeti
toprağın yüzüne çıkar. Kız kardeşin olan
ayın üstünden baktığı havayı
zehirle. Bir dölden gelen ikizler, peydahlanışları,
ana rahmindeki
yerleri, doğuşları birbirinden hemen hemen hiç
ayırdedilmeyen iki
kardeş, birbirinden farklı servetlere kondular
mı üstteki alttakini
hor görür. Her türlü dertle çevrilen insan
tabiatı, büyük bir bahta
erdi mi etrafındakileri küçük görmeden
olamaz. Beni dinleyip şu
dilenciye paye verin, şu beyden de payesini alın,
Senatolu asil,
hakareti babadan kalma bir miras gibi
benimseyecek; dilenci de şerefi
doğuştan malıymış gibi bilecektir. Sığırın
butlarını yağlandıran
otlaktır, sıska bırakan da otlak bulamamak.
Kim cesaret eder, kendine
güvenir de kalkıp "Bu adam dalkavuğun
biridir!" der? Eğer biri öyleyse
hepsi öyledir, çünkü kademedeki insana bir
altındaki yaltaklanır.
Bilgiç kafa, altını bol serseme boyun kırar.
Her şey çarpıktır.
Allahın belası tabiatımızda düpedüz alçaklıktan
başka hiçbirşey yoktur.
Bütün ziyafetler, sürü sürü insanlar, gözümden
uzak olsun artık.
Timon, benzerlerini hatta kendini hor hakir görüyor.
İnsanlık binbir
musibetin dişleriyle parçalansın! Ey toprak,
bana birkaç kök ver.
(Kazar.) Senden daha iyi şeyler
bekliyen damağına en tesirli zehrinle
tat ver. Bu da ne? Sarı, pırıl pırıl, kıymetli
altın. Hayır tanrılar,
ben içi başka, dışı başka duacılardan değilim.
Ey temiz niyetli
tanrılar, kök istiyorum, kök! Bunun bu kadarı
karayı ak, çirkini güzel,
eğriyi doğru, alçağı yüksek, ihtiyarı genç,
korkağı yiğit eder. Ah
tanrılar, neden bu? Nedir bu tanrılar? Bu sizin
rahiplerinizi,
hizmetkarlarınızı yanınızdan kaçırır; güçlü
kuvvetli adamların bakışı
altından yastıklarını çekip alır. Bu sarı
köle din de kurar, din de
bozar; lanetliğe hayır dua kazandırır.
Bembeyaz cüzzamlıya herkesi
hayran bırakır. Hırsızları mevki sahibi eder;
Senatoda yeri olan
azalarla birlikte onlara da ünvan ve itibar
verir. Geçkin dullara bir
daha koca bulduran budur. Gel lanetlik toprak,
insalığın orta malı,
milletlerin ayak takımını birbirine düşüren
maden, seni yaratıldığın
işe koşayım! (Uzaktan askerlerin ayak
seslerin gelir.) Ne, davul mu
çalıyor? Çalsın ama ben seni gene gömerim. Güçlü
hırsız, sen ancak
sarsak bekçilerinin kuvveti yetmediğ zaman kaçarsın.
Yok, sen rehin
olarak dışarıda kal. (Biraz altın alıkor.
Davullar çalar. Alcibiades
girer, yanında da Phryna ile Timandra vardır.)
ALCİBİADES - Heey! Kimsin sen, söyle!
TİMON - Senin gibi bir hayvan. Bana insan gözü
gösterdiğin için
yüreğini kurtlar kemirsin.
ALCİBİADES - Adın ne? Kendin insan olduğun
halde gene insanlardan
nefret mi ediyorsun?
TİMON - Ben adamcılım. İnsan oğlundan nefret
ediyorum. Senin
iyiliğin için söylüyorum, keşke köpek
olsaydın; seni biraz olsun
severdim.
ALCİBİADES - Seni çok iyi tanıyorum ama başına
gelenleri
bilmiyorum. Haber de almadım.
TİMON - Ben de seni tanıyorum, ama seni bilip
tanıdığımdan başka
birşey bilmek istemiyorum. Sen davulunun peşinden
git, insan kanıyla
toprağı kızıla boya! Din kaideleri, içtimai
kanunlar zalim olunca harp
ne olmaz ki? Yüzü melek gibi ama senin şu hain
orospun kılıcından daha
zararlıdır.
IV.Perde III.Sahne
TİMON - Şefkat tanımayan hemcinslerinden
midesi bulandığı halde
insan gene acıkıyor ha! (Kazar.) Ey
hepimizin anası! Uçsuz bucaksız
karnı, sayısız memesi bereketle taşan, cümle
alemi besleyen tabiat!
Mayası kibirli çocuğun olan küstah insanı şişirdiğin
gibi, kara
kurbağalarını, menevişli engerekleri, yaldızlı
kertenkeleleri, zehirli
kör yılanları, Kat kat göklerin altında
Hyperion'un can veren ateşinin
ışığında hayat bulan bütün o iğrenç
mahlukları da peydahlıyan sen:
insanoğlu olan bütün evlatlarından iğrenen
bana, bereketli göğsünden
bir kökçük ver! O gür, doğurmaktan bıkmayan
karnın kısır kalsın da bir
daha nankör insan yaratmasın. Kaplanlara,
ejderlere, kurtlara, ayılara
gebe kal! Öyle yeni canavarlar dünyaya getir ki,
yukarılara dönük
yüzün şimdiye kadar gökteki o mermer kaşaneye
hiç sunmuş olmasın! İşte
bir gök. Bin şükür sana! Nankör insanın,
tatlı içkiler, yağlı
lokmalarla berrak zihnini bulandırıp bütün
muhakemesini kaybettiren
bostanlarını, bağlarını, sapan geçmiş
tarlalarını kurut!
William
Shakespeare
|