ÇİFTE ORDULAR Karakışın düzlüklerine dizboyu dalmış iki ordu Mevzi alıyor - yenmek için yok etmek için. Donuyor askerler, aç izinler kaldırılmış İki ordu da - yalnız ölüler ve yaralılar, Onlar izinli gitmiş. Yeni taburlar bekliyor Azgın bir barışa varmak için eninde sonunda. Herkesin cinleri başında, herkes öyle üşümüş, Nefret ediyor herkes amacından bu savaşın Ve mermiden çok, cepheye sürükleyen uzak laflardan. Oğlanın biri bildik bir marş mırıldanmış eskiden, Toy bir elceğiz selam çakmıştı bir sefer: Ses boğuldu, yana düştü selama kalkan el, Bileğinden vurdular ondan yana olanlar. Bu duygusuz hasattan kaçacaklardı ama, bir kez İçlerine işlemişti korku çelik bir okulda, Namlu ucunda hepsini kıskıvrak tutan korku. Ama, uykuya daldılar mı yurdun yuvanın hayali Biner gider kaçışın umutlu küleyhanlarına, Okunmayan bir kitle şiiri kaplar koca düzlüğü. Nefret etmez olurlar sonunda; oysa ki nefret Havadan fışkırır, dolu olup kamçılar yeri, Ya da çeşmeden yükselir, görmelere değer. Gerçi yüzlerce can gider, ama kimler bir-tutacak Silahların ardı arkası kesilmez öfkesini Dilsiz sabrıyla işkence edilen hayvanların ? Temiz bir sessizlik iner geceye: birkaç adımcık Ayırır uykuya dalmış orduları. Uzak ellerin Ördüğü çarşafların içinde uyurlar tortop olmuş. Susunca topların tarrakası, tek nefeste aynı acı Beyazlar havayı, bir yapıverir iki orduyu Kucak kucağa uyuyormuş gibi kanlı düşmanlar. Aşağı düzlüğe parlak kılavuz ay bakar yalnız, Berrak dostu gökteki çapulcu akıncıların, Işıl ışıl bir iskelet yaratır ay ışığı Binlerce kemikten düşen gölgelerle yoğrulmuş. Kehribar bulutların serpildiği ıssız vadide Aydır seyreden ölümün ve vaktin fışkırttığı Gazaplı sözlerle yakıp yakıcı madenleri. Stephen Spender