MEZMUR Sessizlik; sanki sonbahar duvarı boyunca çökmüş körler, Kulak kabartarak kargaların uçuşuna o çürük şakaklarla; Sonbaharın altın sessizliği, babanın güneşle parıldayan yüzü Akşam oldu mu yozlaşır eski köy kahvengi meşelerin durgunluğunda, Kırmızı çekiş vuruşu nalbantların, çarpan bir yürek. Sessizlik; o ağırlaşmış ellerde saklar hizmetçi kız sümbüllü alnını Dalgalanan ayçiçekleri altında. Kırıcı gözlerin Korkusu ve suskunluğu doldurur kararan odayı, yaşlı kadınların Çekingen adımları, karanlıkta ağır ağır sönen erguvan ağzın kaçışı. Şarapta sessiz bir akşam. Alçak tavan kirişlerinden Düştü bir gece kelebeği, mavi uykuya gömülmüş bir peri. Avluda kuzu keser bir yanaşma, tatlı kokusu kanın Kuşatır alınlarımızı bulut gibi, çeşmenin koyu serinliği. Ölen yıldız çiçeklerinin hüznüdür, durur, rüzgarda altın sesler. Gece olunca bana bakıyorsun çürümüş gözlerle, Yanakların toz olup çöküntüye uğradı o sessizlikte. Böyle ağır ağır söner ateşi bir yabanıl otun, derinlerde susar siyah köy Sanki haç inmektedir mavi Çarmıh Tepesi'nden, Suskun toprak atar ölüleri dışarıya. Georg Trakl