TARİH ÜSTÜNE I Bir Mart günü denize iniyorum ve dinliyorum. Buzlar gökyüzü gibi mavi. Güneşte parçalanıyorlar. Güneş de fısıldıyor bir mikrofondan buzun örtüsü altında. Çağıldıyor ve köpürüyor. Ve sanki birisi bir çarşaf silkeliyor uzakta. Her şey tarih gibi: Bizim şimdiki Zamanımız. Örtülmüş, dinliyoruz. II Parçalanmak üzere olan uçan adalar gibi toplantılar... Sonra : sarsılan uzun bir uzlaşmakar köprüsü. Bütün gidişgeliş ordan geçecek, yıldızların altında, doğmamış soluk yüzlerin altında, boşluğa sürgün, pirinç taneleri gibi adsız. III Goethe Afrika'yı dolaşmış "26" da Gide'in kılığına girip ve her şeyi görmüş. Bazı yüzler gördükleri herşeyden daha açık seçik olurlar ölümden sonra. Cezayir'den günlük haberler okunduğunda, biri dışında bütün pencereleri karartılmış büyük bir ev belirdi. Ve biz Dreyfus'ün yüzünü gördük orada. IV Köktenciyle tepkici birlikte yaşıyorlar mutsuz bir evliliği sürdürür gibi, birbirinin biçimini alarak, birbirine bağımlı. Ama onların çocukları olan biz, kopmalıyız onlardan. Her sorun kendi diliyle haykırır. Bir tazı gibi koşar gerçeğin iz bıraktığı yere. V Binaların az ötesinde bir açıklıkta atılmış bir gazete parçası kaldı yerde aylarca. olaylarla dolu. Şimdi yıpranıyor gündüz gece yağmurda ve güneşte, bir bitkiye, lahanay dönüşmek, toprağa karışmak üzere. Tıpkı belleğin yavaş yavaş kendimize dönüştüğü gibi. Thomas Tranströmer