YURTTAŞLAR Kazadan sonraki gece, çiçekbozuğu bir adam gördüm düşümde daracık sokaklarda şarkı söyleyerek dolaşan. Danton! Öteki değil- -öyle yürüyüşlere çıkmazdı Robespierre. Her gün bir saat sabah tualetine ayırır, geri kalan vaktini de Halka. Bildiriler cennetinde, erdemin dişlileri arasında. Danton (ya da onun maskesini takan adam) ayaklıklar üstünde dururdu sanki. Aşağıdan gördüm yüzünü: engebeli ay gibi, yarısı aydınlık, yarısı yas içinde. Bir şeyler söylemek istedim. Göğsümde bir ağırlık: o kurşun ağırlık saatleri işleten, akreple yelkovanı döndüren : I.yıl, II.yıl... Sanki kaplanların kafeslerindeki talaştan gelen ağır bir koku. Ve- -her zaman düşlerdeki gibi- -güneş yok. Ama dar sokakların duvarları aşağı doğru bekleme odasına kıvrılırken parlıyordu, o eğri boşluğa doğru, bekleme odasına, hepimizin... Thomas Tranströmer