Yaşama
Uğraşı'ndan
3-Ağustos-1937
Bir kadın eğer budalaysa, eninde sonunda bir
insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onu
kurtarmaya çalışır. Kimi zaman da başarır
bu işi. Ama bir kadın, eğer budala değilse,
eninde sonunda akıllı, sağlıklı bir adam
bulup onu yıkıntıya çevirir. Her zaman
başarır bu işi. (sf:38)
27-Eylül-1937
Kadınların her zaman "ölüm gibi acı",
kötülük yatağı, aldatıcı, sürtük ve
"Dalila"
oluşlarının temel nedeni sadece şudur: bir
erkek, eğer hadım değilse, her kadınla
kendini tatmin edebilir. Oysa kadınlar kolay
kolay elde edemezler bu özgürlük
veren mutluluğu; hiç değilse, her erkekle, çoğu
zaman da sevdikleri erkekle ve
özellikle onu sevdikleri için gerçekleştiremezler
bu mutluluğu. Bunu bir kere
tattılar mı da, başka bir şey düşünmezler
ve bu zevk anına duydukları haklı özlem
yüzünden hiçbir kötülüğü yapmaktan çekinmez
duruma gelirler. Sürüklenirler buna.
Hayatın temel trajedisi de budur. Çok çabuk
tatmin olan bir erkeğin hiç doğmamış
olması bile daha iyidir. İntiharı haklı kılacak
bir eksiktir bu. (sf:38)
30-Eylül-1937
Evlenmeye değer kadınlar bir erkeğin evlenecek
kadar güvenemediği kadınlardır.
Bu da korkunç bir şeydir: yaşama sanatı,
sevdiklerimize onlarla birlikte olmaktan
ne büyük bir zevk duyduğumuzu göstermekten başka
birşey değildir;bunu başaramadık mı,
bırakıp giderler bizi. (sf:38)
17-Kasım-1937
Her kadın, sevdiği uzaklardayken dertleşebileceği
birlikte boş saatlerini
doldurabileceği bir erkek arkadaş arar; bu
arkadaşın, uzaktaki adam için duyduğu sevgi
üzerinde bir etkisi olmadığını söyler;
erkek arkadaşı kadının uzaktakine olan
sevgisiyle
çatışabilecek bir şey istedi mi; kadın
incinir; ama bu arkadaş daha çok acı çekmemek
için sözlerini, bakışlarını denetlemeye,
daha dikkatli davranmaya kalkıştı mı,
kadın-herhangi bir kadın- adamın acı çekişini
görebilmek için hemen onun üzerindeki
çekiciliğini arttırır.
...Sevdiğin kadın günlerinin ne kadar boş,
dayanılmaz olduğunu sana söyleyebilir;
şaşılacak olan, senin günlerinin nasıl geçtiğine
hiç aldırmayışıdır. (sf:39)
21-Ocak-1938
Bir kadın erkeğin isteğini nasıl uyandıracağını
bilir, ama bu yeteneğinin farkına
varılması onu büyük bir ürküntüye düşürür...
(sf:39)
30-Mayıs-1938
...Bir kadının seninle kalmasını, yalnız
bunu istiyorsan, onu öyle bir duruma sok ki,
başkalarının düşünceleri, kendi çevresinin
duyduğu saygı ve kendi öz-çıkarı onun
gitmesini engellesin. Sadece ona karşı duyduğu
bağlılık ve içtenlikle bir kadını
tutabileceğini sana erkek, budalanın tekidir...
(sf:55)
18-Temmuz-1938
Bir kadının birkaç delikanlının yanındayken
neden düşünceli, utangaç ve özür diler bir
durumda olduğunu anlamak için, kendini aralarından
birini seçmen için bekleyen beş altı
orospunun arasındayken neler hissettiğini düşün.
(sf:70)
13-Ekim-1938
Bir kadın seni aldatmıyorsa, işine gelmediği
için yapmıyordur bunu.
Her lüksün ücretinin ödenmesi gerekir ve başta
dünyaya gelmek olmak üzere her şey bir
lükstür. (sf:75)
27-Ekim-1938
İnsan nasıl ölümü düşünmeyebiliyorsa, kadınları
da düşünmeden edebilir. (sf:78)
24-Kasım-1938
Evlilik neden gençlikten olgunluğa doğru atılmış
bir adım sayılır? Çünkü bu
hareketimizle bize her zaman eş olacak, öbür
kadınlarla aramızda duracak, kendini,
bizimle özdeşleştirecek, onun dışında da
kendimizden başka kimsenin arkadaşlığını
aramıyacağımız toplumsal hayatımızın çevrili
alanı olacak bir kadını bütün öbür
kadınların arasından seçeriz de ondan. Ayık
yaşamak için gerekli olan bir bencilliğin
üzerine vurulan mühürdür evlilik... (sf:85-86)
20-Mayıs-1939
...Erkek olsa olsa, kötülüğün kölesidir;
oysa kadın, cinsel ilişkiden sonra, bundan
doğabilecek sonuçların kölesidir: bu
konularda son derece becerikli davranmasının
nedeni budur. (sf:95)
12-Haziran-1939
İnsan bir kadını eninde sonunda başından
atacağına göre, bunu bir an önce yapması
daha iyidir. (sf:95)
31-Ağustos-1940
Zeka gösterileriyle bir kadını elde edebileceğini
sanmak kadar budalaca bir şey
yoktur. Bu konularda zeka güzellikle yarışamaz;çünkü
güzelliğin cinsel heyecan
uyandırmasına karşılık, zeka böyle bir şey
yapamaz.
İnsan bu tutumla, ancak zeka yetki, zenginlik ve
ün elde etmenin bir aracı olarak
göründüğü zaman bir kadını elde edebilir;
çünkü bu durumda kadın sözü edilen
olanaklardan yararlanacağını bilir. Ama zeka
kendi başına, kişisel hiçbir yanı
olmayan büyük bir makina gibi, her kadını kayıtsız
bırakır. Unutmaman gereken bir
gerçek. (sf:121)
14-Ekim-1940
...Kadınların köklü ve kesin bir kayıtsızlıkları
vardır şiire karşı. Bu bakımdan
"eylemci" insanlara benzerler-bütün
kadınlar "eylemcidir" aslında. Gençken,
kurnazca
bir nedenle şiire ilgi duyarmış gibi görünürler:
şiir, kadınların gerçek saydıkları
her şeyin kökünde yatan bir coşkunluktan,
Bakhos ayinlerine özgü bir coşkunluktan
doğar. Kadınlar, toy ve özentili oldukları
zamanlarda bile, hayatla karşı karşıya
geldikleri zaman içlerinde uyanan o gerçek ve
etkin duyguyla başka bir duyguyu hiçbir
zaman birbirine karıştırmazlar...
Bir kadın, bir erkeğin kendisini gece-gündüz
düşünmesinden hoşlanmaz, çünkü kendisi
her an o erkeği düşünmemektedir. (sf:124)
20-Ekim-1940
Bir erkeği bir çocuktan ayıran özellik bir
kadın üzerinde üstünlük kurmayı bilmesidir.
Bir kadını bir çocuktan ayıran özellik ise,
bir erkeği nasıl sömüreceğini bilmesi...
(sf:126)
14-Nisan-1941
Hiçbir kadın para için evlenmez; bütün kadınlar
bir milyonerle evlenmeden önce, ona
aşık olacak kadar kurnazdır. (sf:134)
10-Kasım-1943
Kadınlar için tarih yoktur. Murasaki, Sapho,
Madame Lafayette birbirlerinin çağdaşı
olabilirlerdi. Oysa moda diye bir şey var kadınlar
için. Acaba bildikleri bir hile mi,
yoksa akıl almaz bir yetenek mi, onların böyle
tıpatıp modanın gereklerine uygun bir
görünüşle karşımıza çıkmalarını sağlayan?
(sf:158)
2-Aralık-1945
Sana gelmek için bir başka adamı bırakıp kaçan
kadın, bir başkası için de seni bırakıp
kaçacaktır. Seni büyülemek için ne yapıyorsa,
senin yerine bir başkasını büyülemek için
de yapacaktır. (sf:177-178)
4-Mart-1946
Seni yüzüstü bırakan kadınlara karşı sen
ne duyuyorsan, sevdiğin kadınlar da sana aynı
şeyi duyuyorlar.
Senin düşmanından başkalarının öç almaları
kadar tatlı bir öç alma duygusu yoktur.
Üstelik, bunun sana iyi yürekli insan rolünü
vermesi gibi bir yararı da vardır. (sf:183)
Cesare
Pavese
|