UYANMAK Uynamka rüya görmek gibi bir şeydi o zamanlar, Uyanmak ıssız bir rüya gibiydi Buralarda, bu kulubede, düşünemk: didip mantar toplamalı birazdan, seni uyandırmak için saçlarını okşamak, açılsınlar diye gözlerini öpmek ve yepyeni şeyşer bulmak hergün. Buralarda bir ay kalmıştık, bahçeler, cıvıldaşan kuşlar, buğdaylar arsından kıvrılan patikalar, ayaklarımızın altında tahtaların gıcırtısı. Tutup bir ay çiçeği ikiye bölsek niye böldük, anlatmamız gerekmiyordu. Şafak sökerken ırmağa koşsak (balıklar insanın ayağını gıdıklar burada) neden koştuğumuzu sormuyorduk birbirimize. Akıl almaz bir iş gibi görünmüyordu gecenin karanlığında yanıma uzanman. Bunun böyle yazdığını sanıyordum sadece, her sabah seninle buluşmamızın, alnımıza böyle yazıldığını. Senin herşeyini bildiğimi düşünür de nasıl sevinirdim, nasıl keyiflenirdim. Aklın ölçülerine sığmazsın sen, ne söyledimse yanlış çıkardın beni, senin gerçeğin umulmayandır. Bildiğim ne varsa bir yana koydun, bir yana koyup öyle geldin bana, günün alışılmış tekrarlarıyla değil yeni başlangıçlarla, yeni havanla geldin. Bu tembel kaçışa tembelce katıldık, bizi kuşatan birşey vardı yanımızda, bize yetişen, bizimle kaçan, bizimle boy ölçüşen bir varlık vardı. Yevgeni Yevtuşenko